Evrim
Çevre şartları bazı zamanlarda
bize kendimizde değişiklikler yapmaya zorluyor. Yaşamını devam ettirebilmek
için çevre koşullarına uyum sağlamak için gerçekleşen bu değişimler bilim
tarafından evrim olarak nitelendirilir. Evrimin günümüzde yapılan arkeolojik
çalışmalarda gün yüzüne çıkıyor. Keşfedilen fosiller ve tarih öncesi kalıntılar
nazik bir şekilde gün yüzüne çıkarılmış ve birçoğu sergilenmiştir. Biz bilim
severlerde bu tarz müzelere giderek ya da onları araştırarak tarihte neler
olduğundan haberdar olabiliriz. Bugünkü yayınımda da tarihe dair bizi bir zaman
tüneline sokarak sergilediği eserler ve tarihsel ayrımı sayesinde bizi
bilgilendiren bir müzeden sizlere de bahsetmek isterim. ‘Houston Doğa Tarihi ve
Bilim Müzesi’. Bu müze ABD de yer almakta ve bize evrimi basamak basamak
göstermekte. Bu müze precambrian dönemden başlayıp insanın son haline kadar geçen
dönemleri bize güzel eserler sunarak gösteriyor.

Precambrian dönem büyük cambrian
patlamasından önceki dönemi bize göstermekte. Bu dönemde yaşayan canlılar daha
çok basit yapılı ve küçük canlılardır. Bu canlıların birikimiyle oluşan
şekillerden biz onları inceleyebildik. Dairesel, dalgalı ya da bazıları da
demir oksitlenmesi yaparak bant şeklinde kalıntılar bırakmıştır.
Cambrian dönemde karşımıza çok karmaşık yapılı canlılar çıkmaya başlıyor. Bu dönemde yaşayan canlılardan en çok karşımıza çıkan ‘Trilobit’ler çok sert kabuğa sahip olduğu için evrimin her basamağında bir fosil bırakmıştır. Fosillerde tarih ilerledikçe trilobitlerin bazılarında dikensi çıkıntılar ortaya çıkmış, ilerleyen zamanlarda ağız yapısı ve göz yapısında gelişmeler görülmüştür. Çevre şartlarına uyum sağlamış ve yaşamlarını o şekilde devam ettirmeye çalışmışlardır.
Balık çağı da diyebileceğimiz ‘Devonian’ dönemde balıkların çok büyük ve karmaşık yapıda olduğunu görürüz. Bu çağdan günümüze kadar evrimleşerekte olsa gelen bir balık türü vardır. Bu tür büyük yapısıyla dikkat çeken ‘Sölekantlar’ dır. Bu dönemden sonra artık demiz canlılarının yapıları değişmeye başlar.
Cambrian dönemde karşımıza çok karmaşık yapılı canlılar çıkmaya başlıyor. Bu dönemde yaşayan canlılardan en çok karşımıza çıkan ‘Trilobit’ler çok sert kabuğa sahip olduğu için evrimin her basamağında bir fosil bırakmıştır. Fosillerde tarih ilerledikçe trilobitlerin bazılarında dikensi çıkıntılar ortaya çıkmış, ilerleyen zamanlarda ağız yapısı ve göz yapısında gelişmeler görülmüştür. Çevre şartlarına uyum sağlamış ve yaşamlarını o şekilde devam ettirmeye çalışmışlardır.
Balık çağı da diyebileceğimiz ‘Devonian’ dönemde balıkların çok büyük ve karmaşık yapıda olduğunu görürüz. Bu çağdan günümüze kadar evrimleşerekte olsa gelen bir balık türü vardır. Bu tür büyük yapısıyla dikkat çeken ‘Sölekantlar’ dır. Bu dönemden sonra artık demiz canlılarının yapıları değişmeye başlar.
Balıkların dönemi olur da bitkilerin
dönemi olmaz mı? Tabi ki de olur. Carboniliferous dönemi kara bitkilerinin
geliştiği ve petrolün ilk bulunduğu dönemdir. Bu dönemden bitkiler bize çok
güzel kalıntılar bırakmıştır.
Bitkiler gibi diğer canlılarda bize
birçok iz bıraktı. Bu izler ya bir kemik ya bir kabuk ya da bir ayak iziydi. Kimi
canlılar bu izlerden birkaç tane bırakırken kimileri sadece birini bıraktı.
Kemikler her zaman bizim için daha somut kanıt olup o canlının neye benzediğini
bize gösteren en önemli izlerden biri olsa da ayak izleri de bir o kadar önemlidir.
Canlının bıraktığı ayak izleriyle hareketini nasıl gerçekleştirdiğini, ağırlığını
hatta neyle beslendiğini bile anlayabiliyoruz. Bu şekilde o canlıya dair birçok
bilgiyi elde ederek o canlıyı tanımlayabiliyoruz.
Bu izlerden dikkati çeken her zaman dinozorlar
olmuştu. Dinozor türünün yok olmasından yaklaşık 65 milyon yıl geçmiş olsa da
hala görkemli fosilleriyle dikkatimizi çekiyor. Dinozorlarla birlikte birçok
tür yok olmuş olsa da memeliler saklanarak yaşamlarına devam etmeyi başarmış,
bazı türlerde evrimleşmiş ve türlerini şimdiki zamana kadar getirmiştir.
Birçok canlının
evriminden bahsettikten sonra gelelim insanların evrimine. İnsan ırkının tarih
öncesine dayanan ve yakın zamana kadar geçen sürede keşfedilen birçok akrabası
vardır. Hatta bu akrabalardan biri de Ankara da bulunmuştur. Bu evrim ağacında
primatlar, goriller ve şempanzeler kök kısmını oluştururken insan(homo) dalının
oluşması yaklaşık 2-2,5 milyon yıl önce olmuştur. Homo cinside kendi içerisinde
seneler geçtikçe evrimleşerek en sonunda homo sapiens sapiens yani şu anki
insanın halini (modern insan) almış oluyor.
Doğa bize zorluklarını gösterdikçe bizde
değişmeli ve gelişmeliyiz.
Yukarıdaki yayınımı yapmak için kullandığım bilgi içeriğini sizinle de paylaşmak isterim;

Yorumlar
Yorum Gönder