Aşı Nedir?
Aşılama (bağışıklama) temelde, dışarıdan, belirli koşullar altında
verilen bir maddeye karşı kişinin “bağışıklık yanıtı” ve bunun
sonucunda “bağışıklık hafızası (bellek)” geliştirmesi sürecidir. Burada
yapılan, insan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan
virüs, bakteri v.b. mikropların hastalık yapma karakterlerinden
arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı zehirlerin
(toksinler) etkilerinin ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik maddelerin
vücuda verilmesi, böylelikle bağışıklık sisteminin bu mikroorganizmayı
sonraki karşılaşmada tanımasını sağlamaktır.
Aşı
Nasıl Etki Eder?
Aşılar,
belirli bir hastalığa yakalanmadan önce kişilere ulaşıp onların
bağışıklanmalarını sağlamak amacıyla verilir. Hastalığa yakalanmadan
mikroorganizmayı tanıyan(antikor geliştirir) ve nasıl ortadan kaldıracağını
öğrenen vücut, canlı mikroorganizmayla karşılaştığında hızlı bir şekilde yok
eder ve hastalık oluşmasına izin vermez. Buna bağışıklık yanıtı denir. Aşı
sayesinde vücut, hastalığı geçirmenin getireceği ölüm gibi risklerle
karşılaşmaksızın o hastalıkla nasıl mücadele edeceğini öğrenmiş olur.
Türkiye'de Aşının Tarihçesi
Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı
İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi
Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına
karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle
bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir.
İnsanlık, ikinci aşı
olarak, Louis Pasteur’un 1885 yılı Temmuz ayında uyguladığı kuduz aşısı ile
tanıştı. 1886 Haziran ayında: Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne, (askerî tıp
mektebi) dahiliye kliniği şefi Mirliva Alexander Zoeros, Dr Hüseyin Remzi ve
Veteriner Hüseyin Hüsnü beylerden meydana gelen ekip Louis Pasteur’un yanına
eğitime gönderildiler. Daha sonra bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için
“kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile Osmanlıya geri döndü. Padişahın
verdiği bir irade ile, 1887 Ocak ayı sonunda, Askerî Tıp Mektebi bahçesinde
bulunan bir binada “İstanbul Dârûl Kelb Ameliyathanesi” ismi ile ilk enstitü
kuruldu. Bu enstitüde, kuduz aşı üretilerek kullanıma başlandı.

1892 yılında ilk kez aşı üretimi yapılan Bakteriyoloji Hane
Bakteriyoloji Hane'de
•1896’da difteri
•1897’de sığır vebası
•1903’de kızıl serumları Veteriner Hekim Mustafa Adil (1871-1904) tarafından üretildi. •1911 yılında tifo, 1913 yılında kolera, dizanteri ve veba aşıları Türkiye’de ilk kez hazırlandı ve uygulandı.
•Tifüs aşısı 1915 yılında, Dr. Tevfik Sağlam tarafından, Erzurum’da, uygulandı.
•1931 yılından itibaren ülkemizde ilk defa olmak üzere tetanoz ve difteri aşıları üretilmeye başlandı.
•1937`de kuduz serumu üretilmeye başladı. 1940`ta Çin`deki kolera salgını için Çin`de kolera aşısı gönderildi.
•1942`de Tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başladı. 1953 yılına gelindiğinde 18 farklı tip aşı üretilip, ülke yararına sunulmaktaydı. Ayrıca pek çok antijenin yanında tüberkülin de üretilmekteydi
Kurtuluş savaşı sırasında zor koşullar altında da hayvan ve insan aşıları üretilmeye devam edilmiştir. İstanbul’un işgali sonrasında aşı merkezi önce Eskişehir, daha sonra da Kırşehir’e taşınmıştır. Aynı dönemde Afyon’da da çiçek aşısı üretilmeye devam edilmiştir. Erzurum’daki
serum laboratuvarı Rus işgali sırasında Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşınmış. Kastamonu’da da aşı üretimi yapılmıştır.
Benzeri üretim Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, 1928’de Hıfzısıhha Enstütüsü ile üretim merkezileştirilmiştir. 1940’lı yıllara kadar tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz, kuduz aşıları seri üretimle oluşturulmuştur. 1968’de kurulan serum çiftliğinde tetanoz, gazlı gangren, difteri, kuduz, şarbon akrep serumları da üretilmiştir. Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır. Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmektedir. İki binli yıllarda aşıların Türkiye’de üretimi konusunda tekrar ilgi artmıştır.
2009 yılında beşli karma (DaBT-IPV-Hib), 2011 yılında dörtlü karma (DaBT-IPV) 3 yıllık alımı yapılırken kademeli olarak paketleme ve enjektöre dolum teknolojisi ülkemize getirilmiştir.
2010 yılında zatürre aşısı (KPA-Konjuge Pnömokok) yine 3 yıllık alım garantisi karşılığı paketleme, enjektöre dolum yanında formulasyon teknolojisinin de ülkemize getirilmesi sağlanmıştır.
Halen yerli bir firma tarafından akrep ve yılan antiserumları da üretilmektedir.
Türkiye'deki Aşı İçerikleri
Aşılar son derece güvenilir biyolojik ürünlerdir. Üretim ve dağıtım aşamalarında çok sıkı kontrolden geçmektedirler. Ülkemizde kullanılan tüm aşılar Dünya Sağlık Örgütü, EMA, FDA gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce ya da TİTCK tarafından ruhsatlandırılmış, Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen ve onaylanan GMP (İyi Üretim Prosedürleri) kurallarına uygun üretilmiş aşılardır. Üretilen her bir seri için gerek üretici, gerek üretilen ülke resmi makamlarınca ayrıntılı analiz ve testler yapılmaktadır. Satın alınan aşı ve anti-serumların zararsızlık ve etkinlik analizleri ve uygunluk testleri Sağlık Bakanlığımız bünyesinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kontrolünde bulunan ulusal referans laboratuvarı İlaç Biyolojik ve Tıbbi Ürünler Laboratuvarı tarafından deneyimli personel ve gelişmiş cihazlar ile yapılmaktadır.Uygulanan tüm aşı ve anti-serumlar analizlerden geçmiş ve güvenilirdir. Analizden geçmeyen aşılar iade edilmekte ve yerine başka bir seriden aşı istenmektedir.Aşılar üretici firmadan alınıp aşılanacak kişiye uygulanana kadar tüm sağlık kuruluşlarında soğuk zincir sistemi içerisinde uygun ısı aralığında korunmakta ve sistem ATS ile sürekli izlenmektedir.
Aşılar, bağışıklık gelişmesini sağlayan ve antijen olarak isimlendirilen maddeleri, çok az miktarlarda da aşının yapımında, güvenli ve etkili olmasında rol alan maddeleri içerirler. Aşılar, Antijen yanında adjuvan, stabilizatör ve koruyucu maddeleri de ihtiva etmektedir. Bakanlığımızca temin edilip kullanılan aşıların içinde domuz ürünü bulunmamaktadır.
Adjuvan diye adlandırılan ek maddeler aşıların etkinliğini artırmak üzere bakteri ve virüs bileşenleri yanında kullanılan maddelerdir. Stabilizatörler ise, aşılar uygulanıncaya kadar stabilitesini korumak üzere aşı flakonlarına ilave edilen maddelerdir. Ayrıca, mikrobiyolojik bulaşmayı engellemek üzere koruyucu olarak adlandırılan ilave maddeler aşı flakonlarına eklenmektedir. Genel olarak aşılarımızda adjuvan olarak Aluminyum Hidroksit; koruyucu olarak Thiomersal ile antibiyotikler (Neomisin),kanamisin, eritromisin ve stabilizatör olarak da Magnezyum Klorid bulunmaktadır.
Aşı Türleri Nelerdir?
•Canlı Aşılar: Aşı içerisindeki hastalığa neden olan virusun ya da bakterinin laboratuar koşullarında zayıflatılmasıyla üretilir.Bu şekilde elde edilen aşıdaki mikroorganizma çoğalma ve bağışıklık yanıtı oluşturma yeteneğine sahiptir. Bu aşıların bağışıklık uzun sürer. Canlı aşılar, bağışıklık sistemi zayıflamış ya da baskılanmış kişilere uygulanmamalıdır.
BCG, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, oral polio aşıları buna örnektir.
•Ölü(İnaktif) Aşılar: Aşı içerisinde bulunan mikroorganizmalar öldürülmüştür. Ancak vücudu uyararak antikor dediğimiz koruyucu maddelerin yapılmasını sağlayacak özellikleri korunmuştur. Hücredışı bakterilerin neden olduğu infeksiyonlarda etkilidirle. Canlı aşılara kıyasla bağışıklık süresi kısadır. Ölü aşıların farklı türleri bulunmaktadır. Bir mikroorganizmanın tümünü öldürülmüş halde içeren aşılara tüm hücreli aşı, mikroorganizmanın yalnızca belli kısımlarını içeren aşılara ise fraksiyone (alt birim) aşı denir. Tüm hücreli ölü aşılar kültür ortamında üretilen mikroorganizmanın ısı ya da kimyasal yöntemler kullanılarak öldürülmesiyle elde edilir. Ülkemizde kullanılan Hepatit A aşısı ve inaktive polio aşısı bunun örnekleridir. Alt birim aşıları mikroorganizmanın tümünü değil yalnızca belli antijenik kısımlarını içerir. Alt birim aşılarını da subunit aşı ve toksoid aşı şeklinde iki temel gruba bölmek mümkündür.
•Subünit aşılar: Aşıda kullanılan mikroorganizmalar öldürüldükten sonra parçalanmıştır. Örnek olarak Hepatit B, pnömokok, Hib, aselüler boğmaca ve risk gruplarına önerilen meningokok ve grip aşıları verilebilir.
•Toksoid aşıları: Bu tür aşılarda mikroorganizmaların kendileri kullanılmaz. Bazılarının ürettiği zehirler çeşitli kimyasal maddelerle işlenir ve hastalık yapıcı etkileri yok edilerek aşı yapımında kullanılır. Tetanoz ve difteri aşıları buna örnektir.

Aşılar Neden Önemlidir?
Bağışıklama hizmetlerinde temel amaç; toplumda, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek, dolayısıyla bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçmektir. Sağlıkla ilgili kazanımlarının yanı sıra; ekonomik ve sosyal kazanımlar da aşılama programlarının başarısı olarak değerlendirilmelidir.
UNICEF verilerine göre aşı ile önlenebilir altı hastalık (boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, çocuk felci, verem) nedeniyle olan çocuk ölümlerinin sayısı 1989’da 5 milyon dolayında iken, bugün bu altı hastalıktan ölüm yılda yalnızca 100 bin dolayındadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa bölgesi aylık bildirim verilerinden elde edilen bilgilere göre, 2013 ve 2015 yıllarındaki kızamık salgınında hastalananların çoğu aşısız çocuklardır. DSÖ kızamık aşısı yapılmadığında yılda 2,7 milyon çocuğun kızamık komplikasyonları nedeniyle öleceğini öngörmektedir. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi verilerine göre çocuk felci (poliomiyelitis) aşısı yapılmaması durumunda her yıl çocuk felcinin neden olacağı akut paralizi ve ardından gelişecek kalıcı fiziksel engellilik sonucu ölüme kadar giden bir sürecin gözleneceği yaklaşık 20.000 hasta çocuk ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak birçok hastalığın ortadan kalkmasında ve yaşanan salgınların tekrarlanmamasında aşıların katkısı yadsınamaz ve bağışıklama en güçlü ve düşük maliyetli halk sağlığı girişimi olmaya devam etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bağışıklama hizmetleri, aşıyla önlenebilir hastalıkların ve buna bağlı ölümlerin önlenmesi açısından en önemli ve en maliyet etkili toplum sağlığı müdahaleleri arasında kabul edilmektedir.
Aşılar Güvenli Biyolojik Maddelerdir
Aşılar uygulanmadan önce yararlılık ve güvenlik incelemelerinden geçmektedir, uygulamaya geçiş sonrası da istenmeyen etkiler ve yan etkiler açısından sürekli olarak izlenmektedir. Yaratılan yanlış algılara karşın aşılar güvenli tıbbi ürünlerdir, çünkü; •Aşılanma (BCG, BDT, KKK, OPV) sonrası invaziv bakteriyel enfeksiyon sıklığı aşılanmayan çocuklara göre daha yüksek değildir. •Doğal grip enfeksiyonundan daha sık Guillain Barre sendromuna yol açmazlar. •Kızamık aşılaması otizme neden olmamaktadır. •Aşılarda alüminyum tuzları, bağışık yanıtı güçlendirmek için 1930’lardan beri kullanılmaktadır ve aşılardaki dozu çok düşüktür. Aşılanan çocuklarda yapılan araştırmalar, serumda alüminyum düzeyinin toksik düzeyin çok altında olduğunu göstermektedir.
Aşının Yan Etkileri
Lokal reaksiyonlar:
Kızarıklık, Endurasyon ve Duyarlılık , Aşı Yerinde Ülserasyon ve Steril Abse, sekonder Bakteriyel Abse, bölgesel Lenfadenopati ve Süpürasyon
Sistemik Reaksiyonlar:
1- Ateş
Aşı yapıldıktan sonraki 24 saat içinde saptanan ateş aşıya karşı inflamatuar yanıtın bir göstergesidir ve genellikle lokal kızarıklık, endurasyon ve duyarlılık ile birlikte görülür. Buna başağrısı, halsizlik ve hafif bir miyalji eşlik edebilir.
2- Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları
Aşının içerdiği maddelerden birine karşı aşırı duyarlılık sonucu IgE ile yönlendirilen kızarıklık, ürtiker, anjioödem ve anaflaksinin yanısıra, Arthus tipi reaksiyon ve immün kompleks hastalığı gelişebilir. Ciddi reaksiyonlar nadirdir.
3-Canlı Attenue Aşılarından Sonra Doğal Hastalığı Taklit Eden Hastalık Tablosu
4- Nörolojik Komplikasyonlar
Konvülsiyon,alışılmamış ağlama,ensefalopati,baş ağrısı.
5- Trombositopeni
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşısından sonra trombositopenik purpura bildirilmiş ve bu ilişki anlamlı kabul edilmiştir. Hepatit A ve B aşılarına bağlanan trombositopenilerde ise henüz böyle bir ilişkiden söz edilemez.
6- Artralji ve Artrit Rubella aşısından sonra artrit bulguları ile beraber veya yalnız artralji görülebilir. Eklem tutulumu aşıdan sonraki 7-21. günlerde başlar ve genellikle geçicidir
Aşının içerdiği maddelerden birine karşı aşırı duyarlılık sonucu IgE ile yönlendirilen kızarıklık, ürtiker, anjioödem ve anaflaksinin yanısıra, Arthus tipi reaksiyon ve immün kompleks hastalığı gelişebilir. Ciddi reaksiyonlar nadirdir.
Aşı Takvimi Zamanında ve düzenli olarak yapılan aşılar sağlığımızı korur!
Kaynakça:
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/27-a%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-yararlar%C4%B1.html
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/26-asinin-bilinen-yan-etkileri.html
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/34-a%C5%9F%C4%B1-nedir.html
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/36-asi-icerikleri.html
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/41-asi-turleri.html
•https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-a%C5%9F%C4%B1n%C4%B1n-tarih%C3%A7esi.html
•https://www.klimik.org.tr/2018/09/02/asi-nedir-ne-ise-yarar-asiya-karsi-olunabilir-mi/
•http://www.ttb.org.tr/makale_goster.php?Guid=c21adfbc-e1c4-11e8-b159-336a7b2d6c99
•http://www.ttb.org.tr/kutuphane/asi_rehberi.pdf
•https://www.klimik.org.tr/wp-content/uploads/2018/05/T%C3%9CRK%C4%B0YE%E2%80%99DE-BA%C4%9EI%C5%9EIKLAMA-PROGRAMLARI-Osman-Topa%C3%A7.pdf•https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/100045/mod_resource/content/1/5.%20Hafta.pdf
•http://www.floradergisi.org/getFileContent.aspx?op=html&ref_id=51&file_name=1996-1-2-102-106.htm&_pk=f769c9ef-2cec-4f42-ac95-19a521cc9750
•https://www.dryeldamumcu.com/blog/bebek-asi-takvimi
Yorumlar
Yorum Gönder